She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
All forms of life have an instinctive urge to survive.
- Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
He felt a sudden urge to write a novel.
- Bir roman yazmak için ani bir dürtü hissetti.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck.
- Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.