She did the unthinkable.
- O, düşünülemezi yaptı.
He did the unthinkable.
- O, düşünülemezi yaptı.
Life without books is unimaginable.
- Kitapsız bir hayat düşünülemez.
In this day and age, life without electricity is unimaginable.
- Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
I think he is a doctor.
- Onun bir doktor olduğunu düşünüyorum.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
Two people think of her as their daughter.
- İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.
What do you think of modern art?
- Modern sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?
This is different from what I thought.
- Bu düşündüğümden farklı.
She is very thoughtful and patient.
- O çok düşünceli ve sabırlı.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Tom pondered his next move.
- Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
Do you believe that elephants can contemplate life after death?
- Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?
He contemplated taking a trip to Paris.
- Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.
Do you meditate, Tom?
- Üzerinde düşünür müsün?
I often meditate on the meaning of life.
- Ben sık sık yaşamın anlamı üzerinde düşünürüm.
Do you think that was deliberate?
- Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
The jury deliberated for three days.
- Jüri üç gün boyunca düşündü.
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
- Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
I have no idea what that guy is thinking.
- Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.
Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
- Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
His suggestion is worth considering.
- Onun önerisi düşünmeye değer.
Tom considered working for our company, but decided not to.
- Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.
Have you ever considered majoring in economics at college?
- Üniversitede iktisat bölümünde uzmanlaşmayı hiç düşündünüz mü?