düşüş

listen to the pronunciation of düşüş
Türkisch - Englisch
fall

She was watching the dead leaves fall. - Ölü yaprakların düşüşünü izliyordu.

Pride goes before a fall. - Gurur bir düşüşten önce gider.

decline

There was a rapid decline in stock prices. - Hisse senedi fiyatlarında hızlı bir düşüş vardı.

The yen's appreciation accelerated the decline of that company. - Yenin değerlenmesi o şirketin düşüşünü hızlandırdı.

decrease
drop

There was a drop in temperature after the rain. - Yağmurdan sonra sıcaklıkta bir düşüş oldu.

You could've heard a pin drop. - Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.

downfall
tumble
reduction

Survival analysis showed a significant reduction. - Yaşam analizi önemli bir düşüş gösterdi.

falling

The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion. - Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.

Tom looked at the snow falling inside the snow globe. - Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.

recessional
collapse
ebb tide
purler
cutback
downgrade
ebb
spill
fall, falling; drop; decrease; downfall
fall, falling
comedown
eclipse
sinking
(fiyat) recession
scale down
precipitation
droop
fail
ignominy
(Meteoroloji) lapse
slump
toppling
low ebb
downturn
{i} decay
recession
{i} slide
düş
dream

I never dreamed I would meet you here. - Seninle burada karşılaşacağımı asla düşünmedim.

You can use a dreamcatcher to catch your nightmares. - Kabuslarınızı yakalamak için bir düş kapanı kullanabilirsiniz.

düşüş hızı
rate of fall
düşüş rüzgârı
fall wind
ani düşüş
slump
düş
{f} fall

All the expenses will fall on the sponsor. - Tüm masraflar sponsora düşecektir.

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

dikey düşüş
vertical drop
düş
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

düş
vision
erkin düşüş
(Fizik) free fall
düş
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen. - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

düş
plump down
düş
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

düş
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

düş
fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

düş
{f} decay
düş
{f} drop

It would break if you dropped it. - Eğer düşürürsen kırarsın.

Tom dropped his pencil. - Tom kalemini düşürdü.

düş
{f} falling

She came close to falling off the platform. - Neredeyse platformdan düşüyordu.

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

düş
{f} fallen

Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa. - Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

düş
romance

I think that maybe I should stop reading romance novels. - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.

I thought you didn't like romance movies. - Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.

düş
imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

düş
plunk
düş
fell

He fell down the stairs. - O, merdivenden düştü.

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

düş
plummet

Home prices are plummeting. - Ev fiyatları hızla düşüyor.

The share price is plummeting – get out while you can. - Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.

düş
pie in the sky
diklemesine düşüş
sharp drop

TL had a sharp drop against USD - TL dolara karşı dik bir düşüş yaşadı.

düş
decayed
ani düşüş
trough
ani yükseliş ve düşüş
boom and bust
ağır düşüş
mucker
düş
dream, daydream, fantasy
düş
reverie
düş
delusion

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

düş
hope, aspiration, dream
düş
pink elephant
hedef düşüş hızı
(Askeri) velocity of target drift
keskin düşüş
sharp drop
maaşlarda düşüş
reduction of wages
maaşlarda düşüş
reduction in wages
nihai düşüş
(Pisikoloji, Ruhbilim) terminal drop
serbest düşüş
free fall
Türkisch - Türkisch
Düşme işi veya biçimi
DÜŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Düş
rüya
düş
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
düş
Gerçekleşmesi istenen şey, umut