dönen

listen to the pronunciation of dönen
Türkisch - Englisch
rotating

The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas. - Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.

swivel
turning
twisty
(baş) swimming
rotary
rolling
return

I'll wait here until he returns. - O dönene kadar burada beklerim.

It's difficult for returnees to blend in with that class. - Geri dönenlerin bu sınıfa karışması zordur.

tortuous
twirly
revolving
rotative
rotatory
winding
başı dönen
dizzy
dönen balık yemi
spinner
dönen dolaplar
goings on
dönen kimse
defector
dönen ödeme
(Ticaret) revolving payment
dön
{f} turn

The leaves of the trees turn yellow in fall. - Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.

Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago. - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

geri dönen
recurrent
dön
(Bilgisayar) transform

Caterpillars transform into butterflies while they're in a cocoon. - Tırtıllar koza içerisindeyken kelebeğe dönüşür.

The caterpillar transformed into a beautiful butterfly. - Tırtıl güzel bir kelebeğe dönüştü.

dön
wheel

The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr. - Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.

What I like best is going on Ferris wheels. - Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.

geri dönen
returning

The returning soldiers were commended for their bravery in battle. - Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.

dön
{f} veering

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
back down

Tom isn't going to back down. - Tom sözünden dönmeyecek.

Tom will never back down. - Tom asla sözünden dönmeyecek.

dön
{f} twirl
dön
veer

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
{f} rotating

There is a rotating restaurant at the top of this tower. - Bu kulenin tepesinde döner restoran var.

At the equator, the Earth is rotating at a speed of about about 2200 kilometers per hour. - Ekvatorda, Dünya yaklaşık saatte 2200 kilometre hızla dönüyor.

dön
return to

He left the Mexican capital to return to Texas. - O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.

I'll return to get my handbag. - Ben el çantamı almak için geri döneceğim.

aslına, müslümanlığa dönen
in fact, returning to Islam
dön
revert
aleyhe dönen durum
boomerang
avlandığında çepeçevre dönen tilki
ringer
başı dönen
giddy
başı dönen
vertiginous
ceket yakası üzerine dönen gömlek yakası
eton collar
dininden dönen kimse
seceder
dön
sheer
dön
return

He returned home from Europe in 1941, when the war broke out. - O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.

After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated. - Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.

eksen çevresinde dönen
rotary
evine dönen
homeward bound
fırıl fırıl dönen
dizzy
girdap gibi dönen
vortical
günaha dönen kimse
backslider
güneş çevresinde doğudan batıya dönen
direct
güneşin çevresinde dönen gezegen
primary planet
sarmal olarak dönen
gyratory
sağa doğru dönen
right handed
serbest dönen
(Otomotiv) free rolling
sözünden dönen kimse
quitter
tersine dönen arz eğrisi
(Ticaret) regressive supply curve
yurda dönen
homing
yuvasına dönen güvercin
homing pigeon
yuvaya dönen
homing
zıt dönen rulolar
contrast rollers
çark gibi dönen
rotatory
ışıklar saçarak dönen fişek
Catherine wheel
dönen
Favoriten