Definition von dökme im Türkisch Englisch wörterbuch
- casting
- pouring
- poured
- pouring; casting
- spilth
- in bulk
- molten
- pouring; casting; poured; (metal) cast; in bulk
- spilled, scattered
- cast (metal)
- (Ticaret) bulky
- shedding
- effusion
- {i} spill
Be careful not to spill gasoline when filling the tank on your lawn mower.
- Çim biçme deposunu doldururken benzin dökmemeye dikkat edin.
Don't spill the beans.
- Fasulyeleri dökmeyin.
- the bulk of
- cast-in
- affusion
- dökmek
- cast
- dökmek
- {f} spill
- dökmek
- {f} pour
The new trendy way to drink vodka is to pour it directly into your eye socket. However, doing so could seriously damage your vision.
- Votka içmek için yeni moda tarzı onu doğrudan göz yuvasına dökmektir. Ancak, böyle yapmak ciddi olarak görüşünüze zarar verebilir.
- dökmek
- shed
- dökme (metal)
- cast
- dökme kabı (sirke, yağ vb)
- caster
- dökme gaz
- bulk gas
- dökme mal (ambalajsız mal )
- (Ticaret) bulk cargo
- dökme bronz
- cast bronze
- dökme cam
- plate glass
- dökme demir
- cast iron, pig iron
- dökme demir
- ingot iron
- dökme demir
- cast iron
Cast iron is an alloy of iron and carbon.
- Dökme demir, bir demir ve karbon alaşımıdır.
- dökme kabı
- caster
- dökme kabı veya şişesi
- castor
- dökme kalıbı
- stamping
- dökme plakası
- spill plate
- dökme yem
- bulk food
- dökme çelik
- cast steel
- dökme çelik
- (Madencilik) crucible steel
- dökme çimento
- bulk cement
- dökme çivi
- cast nail
- gözyaşı dökme
- weep
- dökme demir
- pig iron
- dökmek
- to pour (out), to spill, to slop; to empty, to tip; (saç, kıl, vb.) to cast; to shed
- dökmek
- tip
- kalıba dökme
- casting
- dökmek
- slope
- dökmek
- birch
- dökmek
- (Biyokimya) decant
- dökmek
- vacate
- dökmek
- exhaust
- dökmek
- infuse
- dökmek
- slosh
- dökmek
- break out in
- dökmek
- showering
- kargo dökme
- bulk
- kır dökme demir
- (İnşaat) gray cast iron
- temper dökme demir
- malleable cast iron
- yerinde dökme
- cast-in-place
- yerinde dökme
- cast in place
- dök
- {f} shed
She shed bitter tears.
- O acı gözyaşları döktü.
She shed tears while listening to the story.
- Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.
- dök
- {f} spilt
- dök
- {f} spill
Tom admitted to spilling the red wine.
- Tom kırmızı şarabı döktüğünü kabul etti.
I spilled egg on the floor.
- Yumurtayı yere döktüm.
- dök
- slop
- dök
- {f} spilled
I spilled some fruit juice on my new shirt.
- Yeni gömleğime biraz meyve suyu döktüm.
Tom almost spilled his coffee.
- Tom neredeyse kahvesini döküyordu.
- dökmek
- empty
- dökmek
- effuse
- beton dökme
- concreting
- beton dökme
- (İnşaat) pouring of concrete
- dök
- dump
Tom dumped the contents of his briefcase out on the table.
- Tom evrak çantasının içindekileri masaya döktü.
The truck dumped the sand on the ground.
- Kamyon kumu yere döktü.
- kan dökme
- bloodshed
I just don't want there to be any bloodshed.
- Sadece herhangi bir kan dökme olmasını istemiyorum.
I didn't expect more bloodshed.
- Daha fazla kan dökmek istemedim.
- tüy dökme
- molt
- alttan dökme
- bottom dumping
- amfibi dökme yakıt sistemi
- (Askeri) amphibious bulk fuel system
- amfibi taarruz dökme su sistemi
- (Askeri) amphibious assault bulk water system
- amfibi taarruz dökme yakıt sistemi
- (Askeri) amphibious assault bulk fuel system
- deri dökme
- ecdyses
- deri dökme
- ecdysial
- deri dökme
- exuviation
- dil dökme
- blandishment
- dil dökme
- blarney
- dil dökme
- rose water
- dökmek
- pour out of
- dökmek
- unbosom
- dökmek
- shower
- dökmek
- (çöp) tip
- dökmek
- to pour out (one's troubles, one's story, secrets)
- dökmek
- to pour into a mold; to cast
- dökmek
- slop
- dökmek
- to let (one's hair) hang freely
- dökmek
- pour from
- dökmek
- deplenish
- dökmek
- to have (spots, freckles, pimples) break out on one's skin. döke saça in a spilling manner, spilling around
- dökmek
- to empty (a container)
- dökmek
- teem
- dökmek
- deplete
- dökmek
- (demir) found
- dökmek
- to spend (a lot of money) on
- dökmek
- slosh on
- dökmek
- dump
- dökmek
- to pour, pour out
- dökmek
- diffuse
- dökmek
- to fail (a lot of students in a class)
- dökmek
- to shed
- dökmek
- pour out
- dökmek
- to pour (into a pan of hot oil and cook)
- dökmek
- tip over
- dökmek
- to throw out, spill out as waste
- dökmek
- found
- havadan dökme yakıt atma sistemi
- (Askeri) aerial bulk fuel delivery system
- içine dökme
- infusion
- içini dökme
- outpouring
- içini dökme
- effusiveness
- içini dökme
- effusion
- içini dökme
- outpour
- kabuk dökme
- exuviating
- kan dökme
- bloodletting
- kan dökme
- carnage
- kan dökme
- slaughter
Slaughter is the best medicine.
- Kan dökmek en iyi ilaçtır.
- kurtlarını dökme
- fling
- kıl dökme
- liming
- met alaşımlı dökme çelik
- alloyed cast steel
- ortaya dökme
- divulgation
- ortaya dökme
- airing
- ortaya dökme
- apocalypse
- sayıp dökme
- rehearsal
- soğutulmuş dökme demir
- chilled cast
- soğutulmuş dökme demir
- chilled iron
- su dökme
- micturition
- tüy dökme
- moulting
- tüy dökme
- molting
- tüy dökme
- exuviation
- yeniden dökme
- recast
- yumurta dökme
- spawning
- şerbet dökme
- grouting