I'm grateful for the invitation.
- Ben, davet için minnettarım.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
My grandson called to invite me over.
- Erkek torunum beni davet etmek için aradı.
You should've called her.
- Onu davet etmeliydin.
We invited him to the dinner party.
- Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.
Thank you for inviting me to your birthday party.
- Beni doğum günü partine davet ettiğin için teşekkür ederim.
It's going to be a big challenge.
- Bu büyük bir davet olacak.
Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.
- Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
The corporation invited bids for the construction project.
- yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
He was kind enough to invite me.
- O, beni davet etmek için yeterince nazikti.
My grandson called to invite me over.
- Erkek torunum beni davet etmek için aradı.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
Tom wanted to ask Mary to the prom.
- Tom baloya Mary'yi davet etmek istedi.
Tom told me that he intended to ask Mary to the dance.
- Tom bana Mary'yi dansa davet etmek istediğini söyledi.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.