Fadıl'ın ailesi lanetli gibi görünüyordu.
- Fadil's family seemed to be cursed.
Fadıl ve Leyla lanetli görünüyordu.
- Fadil and Layla seemed cursed.
Kahrolası savaşı ilk icat eden oydu.
- Cursed be he that first invented war.
Cadı zavallı küçük kızı lanetledi.
- The witch cursed the poor little girl.
Sözünü unuttuğu için onu lanetledi.
- She cursed him for forgetting his promise.
Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
- It is better to light a candle than to curse the darkness.
Cadı zavallı küçük kızı lanetledi.
- The witch cursed the poor little girl.
Gözde lanet kelimen nedir?
- What's your favorite curse word?
O, beş yabancı dil konuşur ama o küfretmek istediğinde annesinin dilinde konuşur.
- She speaks five foreign languages, but when she wants to curse she speaks in her mother tongue.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
- The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
Çince nasıl küfür edileceğini bilir.
- He knows how to curse in Chinese.
Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
- It is better to light a candle than to curse the darkness.
Küfretme yoksa ağzını sabunla yıkarım.
- Don't curse or I'll wash your mouth out with soap.
O, beş yabancı dil konuşur ama o küfretmek istediğinde annesinin dilinde konuşur.
- She speaks five foreign languages, but when she wants to curse she speaks in her mother tongue.