Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
- I know that you still cry for me sometimes.
John öldüğü zaman hiç kimsenin onun için ağlamasını istemediğini söylüyor.
- John says when he dies he doesn't want anyone to cry for him.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
- Her eyes were red from crying.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby ceased crying.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Aniden bir feryat duydum.
- All at once, I heard a cry.
Birinin çığlık attığını duydum.
- I heard somebody cry out.
Adam büyük bir çığlık attı.
- The man gave a big cry.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
Yardım için bağırmanın faydası yok. Hiç kimse seni duymayacak.
- There is no use crying for help. No one will hear you.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby stopped crying.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Tom yine kurda haykırıyordu.
- Tom is just crying wolf again.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
a battle cry.
That sad movie always makes me cry.
After we broke up, I retreated to my room for a good cry.