O bir eleştirmen olarak gittikçe daha çok ünlü oldu.
- He became more and more famous as a critic.
Müzik konusunda o, en ünlü eleştirmenlerden biridir.
- With regards to music, he is one of the most famous critics.
Bu yazar ABD'nin bir süper güç olarak rolünün önde gelen bir muhalifidir.
- This author is a prominent critic of the role of the United States as a superpower.
Tom'un bir sürü muhalifleri vardı.
- Tom had many critics.
Bu kadar eleştirici olmayın.
- Don't be so critical.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
Bu kadar kritik olmayın.
- Do not be so critical.
Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
- Three species of rhinoceros are critically endangered.
O, anne ve babası dışında herkesten eleştiri kabul eder.
- She accepts criticism from anyone but her parents.
Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
- I feel resentment against your unwarranted criticism.
Eleştirmek, yapmaktan daha kolaydır.
- Criticizing is easier than doing.
Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla elitizm'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.
- Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing elitism.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
Onun tenkitleri yersizdi.
- His criticisms were out of place.
Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
- As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
Kimse ülkemi eleştirmek istemiyor.
- Nobody wants to criticize my country.
Başkalarının eksikliklerine karşı çok hassasınız.
- You are too critical of others' shortcomings.
Bu kadar eleştirici olmayın.
- Don't be so critical.
Bu derginin editörü ve yayıncısı bazı okuyucular tarafından eleştirildi.
- The editor and publisher of this magazine was criticized by some readers.
O, vergileri artırdığı için eleştirildi.
- He was criticized for raising taxes.
Eleştirel düşünme nedir?
- What is critical thinking?
Ben çok eleştirel olabileceğimi düşünmekteyim.
- I've been thinking that I may have been too critical.
Olumsuz eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- How do you deal with the negative criticism?
Bazen eleştirmenler neyi eleştirdiklerini bilmiyorlar.
- Sometimes critics don't know what they criticise.
Müzik konusunda o, en ünlü eleştirmenlerden biridir.
- With regards to music, he is one of the most famous critics.
Eleştiriler krizi çözmez.
- Critics do not solve the crisis.
O benim hakkımda titizdi.
- He was critical of me.
Tom bir sanat eleştirmenidir.
- Tom is an art critic.
Tom bir sanat eleştirmeni ve tarihçidir.
- Tom is an art critic and historian.
This is a critical moment.
The political situation was so critical that the government declared the state of siege.
The patient's condition is critical.
The movie was a critical success, but bombed at the box-office.
criticize= revealing or pointing out wrong or foulty points, maybe not making a judgement (considering living in democracy and freedom, unless it is a Monocracy).