Hayatını yolsuzlukla mücadeleye adadı.
- He dedicated his life to fighting corruption.
Yolsuzluk hala yaygındır.
- Corruption is still common.
Şehir yönetimindeki yozlaşmayı ortaya çıkardı.
- He exposed corruption in the city government.
Konuşmacı siyasi dünyadaki yozlaşmayı ima etti.
- The speaker hinted at corruption in the political world.
Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
- The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
O, genişleyen bir rüşvet skandalıyla ithaf edilen ilk ulusal siyasetçi.
- He is the first national politician to be named in a widening corruption scandal.
The inducing and accelerating of putrefaction is a subject of very universal inquiry; for corruption is a reciprocal to generation. — Francis Bacon.