cooperate

listen to the pronunciation of cooperate
Englisch - Türkisch
{f} işbirliği yapmak

İşbirliği yapmak istiyorum. - I'd like to cooperate.

Bütün hükümetler bu konuda işbirliği yapmak zorunda kalacak. - All governments will have to cooperate in this matter.

(Ticaret) beraber çalışmak
işbirliği yap

İşbirliği yapmanı öneririm. - I suggest you cooperate.

Birbirimizle işbirliği yapmak zorunda kaldık. - We had to cooperate with each other.

elbirliği
işbirliği

Ebeveynlerin birbirleriyle işbirliği yapması gerekir. - Parents need to cooperate with each other.

İnsanlar işbirliği yaptığında daha fazlasını elde ederler. - People achieve more when they cooperate.

birlikte çalışma
destek
yardım
birlikte çalış
destek olmak
[v] birlikte çalışmak
{f} destek olmak (karşılıklı)
birlikte çalış,işbirliği yap
{f} işbirliği etmek
{f} birlikte çalışmak
{f} yardımlaşmak
el ele vermek
cooperate with
işbirliği yapmak
hand
{f} uzatmak

Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak. - All you have to do is to hand this book to him.

Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum. - I intended to hand the paper to him, but I forgot to.

hand
{f} elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitabı bana uzatır mısınız?
hand
(isim) el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü
hand
{i} taraf

Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin. - You'll see the bank on the left hand side of the hospital.

Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım. - I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.

hand
{i} hevenk
hand
{i} usta

Onunla çok ustaca başa çıktın. - You handled that very skillfully.

Onunla ustalıkla başa çıktın. - You handled that deftly.

hand
{i} alkış

Tom elleriyle heyecanla alkışladı. - Tom clapped his hands together excitedly.

Tom ellerini alkışladı. - Tom clapped his hands.

hand
{i} salkım
hand
{i} parmak

Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum. - My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.

Elde beş parmak vardır. - The hand has five fingers.

hand
{i} parti
hand
{i} yetenek

O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor. - He is able man, but on the other hand he asks too much of us.

Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır. - The amateur singer won first in the talent show hands down.

hand
(Askeri) tayfadan biri
hand
(Askeri) tayfa
hand
yanında

O, eli cebinde kapının yanında duruyordu - He was standing by the gate with his hand in his pocket.

Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu. - Tom sat next Mary, holding her hand.

hand
kontrol

El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur. - Hand washing is one way to control bacteria.

Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu. - The group of noisy boys was getting out of hand.

hand
{i} evlilik sözü
to cooperate
işbirliği
cooperator
{i} iş arkadaşı
cooperator
{i} kooperatif üyesi
cooperator
işbirlikçi
cooperator
{i} ortak
hand
karar vermek hand in yetkili bir kimseye vermek
hand
{i} ırgat, rençper; işçi
hand
yardı

Yardım edebilir miyim? - Can I give you a hand?

Bana yardım edebilir misin? - Could you lend me a hand?

hand
hand it to argo haklı olarak övmek
Englisch - Englisch
To function in harmony, side by side
To allow for mutual unobstructed action
To work or act together, especially for a common purpose or benefit
To engage in economic cooperation
{f} work together
work together on a common enterprise of project; "The soprano and the pianist did not get together very well"; "We joined forces with another research group"
co-operate
Alternative spelling of cooperate
co-operate
{v} to work, labor or act with
To cooperate
hand
co-operate
If you co-operate, you do what someone has asked or told you to do. He agreed to co-operate with the police investigation The plan failed because the soldiers refused to co-operate. + co-operation co-operation The police underlined the importance of the public's co-operation in the hunt for the bombers. = assistance
co-operate
work together
co-operate
If you co-operate with someone, you work with them or help them for a particular purpose. You can also say that two people co-operate. The UN had been co-operating with the State Department on a plan to find countries willing to take the refugees The couple spoke about how they would co-operate in the raising of their child + co-operation co-operation A deal with Japan could indeed open the door to economic co-operation with East Asia
cooperated
past of cooperate
cooperates
third-person singular of cooperate
cooperating
present participle of cooperate
cooperator
one who cooperates; an associate
cooperator
{i} person who works together with others
cooperator
an associate who works with others toward a common goal; "partners in crime"
cooperate
Favoriten