Tom neredeyse ikna olmuş.
- Tom is almost convinced.
Tom ikna olmuş görünmüyor.
- Tom doesn't look convinced.
Tom haklı olduğuna inanmış.
- Tom is convinced he's right.
Hayaletlerin gerçekten var olduğuna inanmış değilim.
- I'm not convinced ghosts actually exist.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
John'u ikna etmek zordur.
- It is hard to convince John.
Onu ikna etmek kolay olmadı.
- It was not easy to convince him.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
We convinced him with our skillful arguments and supporting evidence.
He was convinced he was a great singer, statements of others to the contrary.
... and becomes convinced that Americans are completely ...
... They're convinced that they approach every case the same. ...