continuously up to this or that time; still

listen to the pronunciation of continuously up to this or that time; still
Englisch - Türkisch

Definition von continuously up to this or that time; still im Englisch Türkisch wörterbuch

yet
henüz

O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir. - He isn't back yet. He may have had an accident.

Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar. - Scientists haven't found a cure for cancer yet.

yet
sonunda

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdilik her şey yolunda gidiyor. - As yet, everything has been going well.

Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım. - I have not heard a word from him as yet.

yet
şu anda

Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum. - I believe Elvis yet lives.

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı. - At present, consensus has yet to be reached.

yet
oysaki
yet
daha

Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha! - Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!

Daha bir şey görmedin ki. - You ain't seen nothing yet.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Kompozisyonun yine de en iyisi. - Your composition is the best yet.

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

yet
bununla beraber
yet
ama

Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım. - I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi. - Tom's already here, but Bill hasn't come yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil. - God, please give me chastity and continence, but not yet.

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
Englisch - Englisch
yet
continuously up to this or that time; still
Favoriten