continue; suffice, be enough; remain alive, survive; endure; persist

listen to the pronunciation of continue; suffice, be enough; remain alive, survive; endure; persist
Englisch - Türkisch

Definition von continue; suffice, be enough; remain alive, survive; endure; persist im Englisch Türkisch wörterbuch

last
son

Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi. - Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.

Son olarak o Amerika'ya gitti. - Lastly, she went to America.

last
{f} sürmek

Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi. - Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.

last
{s} geçen

Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum. - I hear he has been ill since last month.

Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu. - Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.

last
{f} dayanmak
last
bitmemek
last
son olarak

Tom son olarak vardı. - Tom was the last to arrive.

Tom son olarak vardı. - Tom was the very last to arrive.

last
herkesten sonra
last
en son

Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim. - The last time I went to China, I visited Shanghai.

Tom'u en son ne zaman gördün? - When did you last see Tom?

last
herşeyden sonra
last
{f} sür

Yağmur bir hafta sürdü. - The rain lasted a week.

Yağmur beş gün sürdü. - The rain lasted five days.

last
{i} ölüm

Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı. - Tom had a near death experience last summer.

Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu. - Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people.

last
en sonra
last
{i} kundura kalıbı
last
sonuncu olarak
last
(zarf) son, sonunda, sonuç olarak, son kez, son olarak
last
en nihayet
last
gayet
last
son kez

Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum. - I don't remember the last time I climbed a tree.

Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez. - I'll lend you money, but mind you, this is the last time.

last
son mudafaa
Englisch - Englisch
{f} last
continue; suffice, be enough; remain alive, survive; endure; persist
Favoriten