O kötü huylu oldu, sürekli karısının yemeklerini eleştirdi ve midesindeki bir ağrıdan şikâyet etti.
- He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
Sürekli gürültü bizi sağır etti.
- The continual noise deafened us.
Bugün süregelen hisse senedi fiyat düşüşünün beşinci günüdür.
- Today is the fifth day of continual stock price decline.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
O kötü huylu oldu, sürekli karısının yemeklerini eleştirdi ve midesindeki bir ağrıdan şikâyet etti.
- He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.
- Human beings, whether they realise it or not, continually seek happiness.
Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
Ben sürekli olarak pazara giderim.
- I continually go to the market.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.