Tom evrak çantasının içindekileri masaya döktü.
- Tom dumped the contents of his briefcase out on the table.
Tom bardağının içindekileri lavaboya döktü.
- Tom poured the contents of his glass into the sink.
Tom paketin içeriğine baktı.
- Tom looked through the contents of the package.
Google'ın tüm web arama geçmişinizi tuttuğunu ve size reklam sunmak için e-postalarınızın içeriğine baktığını biliyor muydunuz?
- Did you know that Google keeps a history of all your web searches and looks at the contents of your emails to provide you advertising?
Etiket, içeriklerle eşleşmiyor.
- The label doesn't match the contents.
Kutu, içerikle eşleşmiyor.
- The box doesn't match the contents.
Bu projeler bir sürü yeni ve yenilikçi içerik ve fikirler sunuyor.
- Those projects offer a lot of new and innovative content and ideas.
Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.
- Nature is the only book that offers important content on every page.
Tom bardağının içindekileri lavaboya döktü.
- Tom poured the contents of his glass into the sink.
Kupada bir çatlak var bu yüzden içindekiler sızıyor.
- There's a crack in the cup so the contents are leaking.
O, hayatından memnundu.
- She was content with her life.
Onun yüzünde bir memnuniyet görüntüsü belirdi.
- A look of contentment appeared on his face.
Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
- Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
Tom çok hoşnut görünüyor.
- Tom looks very content.
Çok hoşnut görünüyorsun.
- You look very content.
Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
- Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın.
- There's no use crying and complaining. Try to be content with what you have.
Tom mutlu görünüyordu.
- Tom seemed contented.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Onun yüzünde bir memnuniyet görüntüsü belirdi.
- A look of contentment appeared on his face.
Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
- No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
Onun yüzünde bir memnuniyet görüntüsü belirdi.
- A look of contentment appeared on his face.
Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
- No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
- No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
Bizim sahip olduğumuzla kendini tatmin edebilirsin.
- You may content yourself with what we have.
I always start a book by reading the dustjacket and the contents before I really dig in to the content itself.
They were in a state of sleepy content afterward.
You can't have any more - you'll have to content yourself with what you already have.