Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
- I had to consider Tom's proposal.
Herkes senin kadar düşünceli değil.
- Not everyone is as considerate as you are.
O, düşünceli bir babadır.
- He is a considerate father.
Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility that there's another explanation.
Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- I have to consider every possibility.
Herkes senin kadar hürmetkar değil.
- Not everyone is as considerate as you.
Tom çok hürmetkar, değil mi?
- Tom is very considerate, isn't he?
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
- We have to take this problem into consideration.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
O başkalarına karşı anlayışlıdır.
- She is considerate of others.
Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider asking Mary for advice.
Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider buying what he needs from us.
Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.
- Tom didn't take Mary's age into consideration.
Thomas onu çok zeki olarak dikkate almadı.
- Thomas didn't consider him very intelligent.
Arkadaşım Kei güzel, ama başkalarına saygılı değil.
- My friend Kei is beautiful, but she is not considerate to others.
Doris herkesin hislerine karşı saygılı.
- Doris is considerate of everybody's feelings.
Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
- Tom considers Mary to be a heroine.
Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
- Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
Onu hiç hesaba katmadım.
- I've never considered that.
Tom'un ne yapmak isteyebileceğini hesaba katmamıştım bile.
- I didn't even consider what Tom might want to do.
He treated them considerately, letting them each work their own way.
He nodded considerately. It must have been hard for you..
She sat there for a moment, considering him.
This body will now consider the proposed amendments to Section 453 of the zoning code.
Consider that we’ve had three major events and the year has hardly begun.
I considered the pie undercooked.
Consider a triangle having three equal sides.