Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
- This road connects the two cities.
Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
- This road connects the two cities.
Onların işi bilgisayarları ağa bağlamaktır.
- Their job is to connect the computers to the network.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Onların Tom'la bağlantısı nedir?
- What's their connection to Tom?
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
- Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
- What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
Bu telefon faks makinesine bağlıdır.
- This telephone is connected to the fax machine.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Bizim özel bir ilişkimiz var.
- We have a special connection.
Tom, doğa ile güçlü bir ilişkiye sahiptir.
- Tom has a strong connection with nature.
Ben hemen hemen her gün internet'e bağlanırım.
- I connect to the Internet almost every day.
Ben internete bağlanamıyorum.
- I can't connect to the Internet.
Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.
- All of us are connected with the past and the future as well as the present.
İki şehir bu otoyol ile birbirine bağlandı.
- The two cities are connected by this highway.
İnternet'e bu bilgisayarla bağlanıyorum.
- I am connecting this computer to the Internet.
Tom internete telefonuyla bağlanıyor.
- Tom is connecting his phone to the Internet.
Bir insan aya indi. Berlinde bir duvar yıkıldı. Bir dünya kendi bilimimizle ve hayal gücümüzle bağlandı.
- A man touched down on the moon. A wall came down in Berlin. A world was connected by our own science and imagination.
İki şehir bu otoyol ile birbirine bağlandı.
- The two cities are connected by this highway.
Fadıl'ı suça bağlayan hiçbir kanıt yoktu.
- There was no evidence connecting Fadil to the crime.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
Ben senin bilgisayarlarını bağlamıyorum.
- I'm not connecting your computers.
Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.
- This politician is suspected of having connections to organized crime.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
M1 otoyolu Londra'yı Leeds'e bağlar.
- The M1 motorway connects London to Leeds.
Bu otobüs iki büyük şehri bağlar.
- This bus connects the two large cities.
Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.
- Mary collects anything that's connected with squirrels.
Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
- There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
- There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
Onların hepsi akraba.
- All of them are connected.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.
- I feel like we're connecting.
Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.
- My computer doesn't seem to be connecting to the printer.
Aktarmalı uçuşumu kaçırdım.
- I missed my connecting flight.
Atlanta'ya bir aktarmalı uçuş alabilir miyim?
- Can I get a connecting flight to Atlanta?
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- Sami had very close connections to the crimes.
Konuyla hiçbir ilgim yok.
- I have no connection the matter.
Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
I didn't connect my lost jewelry to the news of an area cat burglar until the police contacted me.
The new railroad will connect the northern part of the state to the southern part.
I'm flying to London where I connect with a flight heading to Hungary.
Both roads have the same name, but they don't connect: they're on opposite sides of the river, and there's no bridge there.
I think this piece connects to that piece over there.
When the technician connects my house, I'll be able to access the internet.
I connected the printer to the computer, but I couldn't get it work.
The bus was late so he missed his connection at Penn Station and had to wait six hours for the next train.
I was talking to him, but there was lightning and we lost the connection.
... We connect hundreds of millions of people ultimately around the ...
... and we can really connect with them. ...