Biraz şaşkın görünüyordun.
- You looked a bit dazed.
Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.
- Hey, there's no time left till the deadline, you know? Stop hanging around in a daze!
Tom hâlâ şaşkınlık içinde.
- Tom is still in a daze.
Ben New York'a ilk gittiğimde, bir şaşkınlık içindeydim.
- When I first got to New York, I was in a daze.