Sinir bozucu ve kafa karıştırıcıydı.
- It was frustrating and confusing.
Onun sözleri kafa karıştırıcı.
- His words are confusing.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum.
- I'm always confusing John with Paul.
Sonunda kafa karıştırıcı labirentin çıkış yolumu buldum.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Tom'un kafasını karıştırıyorsun.
- You're confusing Tom.
Gerçekten kafamı karıştırıyorsun.
- You're really confusing me.
Bu açıklama şaşırtıcı gibi geliyor.
- This explanation sounds confusing.
O tamamen şaşırtıcı değildi.
- It wasn't confusing at all.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Onu şaşırtmak istemedim.
- I didn't mean to confuse him.
İnsanların kafalarını karıştırmak istemedim.
- I didn't want to confuse people.
Kafası karışmak kolaydır.
- It's easy to get confused.
Onu şaşırtmak istemedim.
- I didn't mean to confuse him.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words confused me.
Socrates asks lots of mind confusing questions to the people who he wants to trick their mind.
Several sections in that book are really confusing.