Bu ikna edici bir açıklama.
- That's a convincing explanation.
Alman futbol takımı ikna edici bir şekilde Brezilya'yı yendi.
- The German soccer team beat Brazil convincingly.
Tom'un açıklaması inandırıcı geldi.
- Tom's explanation sounded convincing.
O çok inandırıcı değildi, değil mi?
- That wasn't very convincing, was it?
Tom'u gelmeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom to come.
Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom not to leave.
Bu çok inandırıcı değildi.
- That wasn't very convincing.
O oldukça inandırıcı.
- It's pretty convincing.
Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom not to leave.
Tom'u gelmeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom to come.