Bu cümlenin yazarı söyleyecek bir şeyi olmadığı gerçeğini gizlemek için bir eksik bir girişimdi.
- This was a lame attempt to conceal the fact that the author of this sentence has nothing to say.
Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.
- Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world.
Bayan Thompson milyoner olduğu gerçeğini saklamak istiyor.
- Mrs. Thompson wants to conceal the fact that she is a millionaire.
O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.
- She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Tom gizlenmiş bir silah taşıyordu.
- Tom was carrying a concealed weapon.
Bayan Thompson milyoner olduğu gerçeğini saklamak istiyor.
- Mrs. Thompson wants to conceal the fact that she is a millionaire.