Bu konuda asla taviz vermemeliyiz.
- We must never compromise on this.
Tom uzlaşmak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to compromise.
Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.
- Both sides had to compromise with each other.
Onlarla uzlaşmaya çalıştık.
- We tried to come to a compromise with them.
Birçok lider uzlaşmayı destekledi.
- Many leaders supported the compromise.
Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.
- After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise.
Missouri Anlaşması yasal mı?
- Was the Missouri Compromise legal?
Bu konuda ödün veremeyiz.
- We can't compromise on this.