completely.

listen to the pronunciation of completely.
Englisch - Türkisch
tamamen

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tamamen işine dalmıştı. - He was completely absorbed in his work.

büsbütün
tamamiyle
all
{i} hepsi

Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. - All those who take up the sword shall perish by the sword.

Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar. - All of them are just here to pick up girls.

all
{i} her şey

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir. - One will be judged by one's appearance first of all.

completely
eksiksiz

Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir. - The procedure must be executed correctly and completely.

completely
tam olarak

O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı. - He completely failed to understand why she got angry.

Bunun için tam olarak hazır değilim. - I'm not completely prepared for this.

completely
tümüyle

Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir. - A person cannot understand another person completely.

completely
komple
completely
tamamı tamamına
completely
eksiksiz bir biçimde
all
bütün

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. - Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

all
her iki taraf
all
tamamen

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi. - The news was all about the collapse of the Soviet Union.

all
her biri

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

completely
tam anlamıyla

Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım. - I'm totally and completely in love with you.

completely
bütünüyle

Bu bütünüyle benim hatam. - This is completely my fault.

O bütünüyle yanlış değil. - That's not completely wrong.

completely
eksiksiz olarak
completely
iyiden iyiye
completely
noksansız
completely
hepten
completely
enine boyuna
completely
tam

Onun sözleri tamamen anlamsızdı. - Her words were completely meaningless.

Tamamen işine dalmıştı. - He was completely absorbed in his work.

completely
toptan
completely
adamakıllı
completely
düpedüz

Biz düpedüz gafil avlandık. - We were completely taken by surprise.

completely
tümden
completely
iyice
completely
bütün bütün
completely
tamamıyla

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu. - My uncle has completely recovered from his illness.

completely
külliyen
completely
bütün olarak
all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bill her zaman dürüsttür. - Bill is honest all the time.

Orada herhangi bir şey görebiliyor musun? - Can you see anything at all there?

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

Buradaki tüm ağaçları kesecek misin? - Are you going to cut down all the trees here?

all
alayı
all
tümü

Üzgünüm, mantıların tümü bitti. - I'm sorry, we're all out of manti.

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim. - When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
completely
tümü ile/üyle
completely
tüm

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir. - A person cannot understand another person completely.

Englisch - Englisch
stoop and roop
through

Leave the yarn in the dye overnight so the color soaks through.

out-

outfit.

wide

He was wide awake.

To the fullest extent or degree; totally

He is completely mad.

wholly
{a} fully, perfectly, entirely, wholly
flat
all

Tom ignored all of Mary's warnings. - Tom disregarded Mary's advice completely.

totally, entirely
In a complete manner; fully; totally; utterly
so as to be complete; with everything necessary; "he had filled out the form completely"; "the apartment was completely furnished"
In a complete manner; fully
to the greatest degree possible = totally
so as to be complete; with everything necessary; "he had filled out the form completely"; "the apartment was completely furnished
to a complete degree or to the full or entire extent (`whole' is often used informally for `wholly'); "he was wholly convinced"; "entirely satisfied with the meal"; "it was completely different from what we expected"; "was completely at fault"; "a totally new situation"; "the directions were all wrong"; "it was not altogether her fault"; "an altogether new approach"; "a whole new idea"
out and out
from start to finish
stone
totally

We were totally exhausted from the five-hour trip. - We were completely exhausted from the five-hour trip.

You people are totally insane. - You people are completely insane.

completely.

    Silbentrennung

    com·plete·ly

    Videos

    ... completely student-organized and student-run nonprofit. ...
    ... very special interview that's completely powered by youtube users thanks so much ...
Favoriten