Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
- It seemed clear the Senate would reject the treaty.
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
O bir şeyi açıklamak istiyor.
- He wants to make something clear.
as clear as crystal.