Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.
- Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
- The procedure must be executed correctly and completely.
Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı.
- Sami told cops a complete fake story.
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
O bütünüyle yanlış değil.
- This isn't completely wrong.
Tom bütün gün çalıştı ve tamamen bitkin düştü.
- Tom worked all day and was completely worn out.
Biz, beş gün içinde işi tamamlayabilmeliyiz.
- We should be able to complete the work in five days.
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- He needed more time to complete the task.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Numarayı tamamıyle unuttum.
- I completely forgot the number.
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Yeni okul binasının gelecek yıl bahara bitmiş olması bekleniyor.
- The new school building is expected to be completed by spring next year.
Yeni köprü marta kadar bitmiş olacak.
- The new bridge will have been completed by March.
Çalışma neredeyse tamamlandı.
- The work has been almost completed.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın.
- You should have completed it long ago.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Albüm önümüzdeki Temmuz ayına kadar tamamlanmış olacak.
- The album will have been completed by next July.
Ben gelmeden önce iş tamamlanmıştı.
- The work had been completed before I arrived.
He completed the assignment on time.
I feel like a total idiot.
- I feel like a complete idiot.
You people are totally insane.
- You people are completely insane.
... So in my life I've had two great passions. First is to help complete Einstein's dream ...
... And the circle wouldn't be complete for another 5,000 years ...