Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- That's a very compelling story.
Sınav beni sıkı çalışmaya zorladı.
- The examination compelled me to study hard.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
- No one may be compelled to belong to an association.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
The politician had compelling ambition.
There are compelling reasons why these articles should have definitions.
The Queen has nothing but the power to execute the laws, to adjust grievances and to compel order.
Sheep dogs masterly compel the herd.
Against my will, / As Pompey was, am I compell'd to set / Upon one battle all our liberties.
She had one of those perfect faces, which irresistibly compel the soul of a man.
... The benefits of this for image rich websites is compelling. ...
... that data and make it compelling. ...