Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
- Compare your translation with the one on the blackboard.
Karşılaştırma yapmak gerçekten zor.
- It's really tough to compare.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
- Your achievements cannot be compared with mine.
Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
- Compare your answer with Tom's.
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
Anne! Benimle Sam'i kıyaslama!
- Mum! Don't compare me with Sam!
Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.
- Don't compare your children with others.
Hayat çoğu zaman bir dağa tırmanmakla karşılaştırılmıştır.
- Life has often been compared to climbing a mountain.
Geçen yılla karşılaştırıldığında, bahar bu yıl erken geldi.
- Spring has come early this year compared with last year.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Tom'u Mary ile karşılaştırmıyorum.
- I'm not comparing Tom to Mary.
Sen elmalarla portakalları karşılaştırıyorsun!
- You're comparing apples and oranges!
Düşünmek kıyaslamaktır.
- To think means to compare.
We compare good as good, better, best.
A sapling and a fully-grown oak tree do not compare.
Astronomers have compared comets to dirty snowballs.
You can't compare my problems and yours.
... So we can compare. ...
... So you can easily compare yourself to your peers ...