Renkli kontak lensler takmaya başlamam gerektiğini düşünüyor musun?
- Do you think that I should start to wear coloured contact lenses?
Onun yerine bana söyleyebilir misin, neden ekrandaki gezegenler oldukları şekilde renklendirilmiştir?
- Can you tell me instead, why the planets on the screen are coloured the way they are?
Onun siyahi insanlara tepeden bakma alışkanlığı vardı.
- He has a habit of looking down on coloured people.
Parlak renkleri severim.
- I like the bright colours.
Yeşil, benim en sevdiğim renktir.
- Green is my favourite colour.
Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
- We have the extra-large size, but not in that color.
Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.
- Colorless green ideas sleep furiously.
Sırt çantamın içinde birçok renkli dolma kalemler, kırmızı olanlar, mavi olanlar , yeşil olanlar v.s var.
- Inside my backpack there are many colored pens, red ones, blue ones, green ones, etc.
Onun hikayesi oldukça renkli.
- His story is highly colored.
Son zamanlarda düşen kar, dağı beyaza boyadı, bu gerçekten güzel.
- The snow that fell recently has coloured the mountain white, it is truly beautiful.
Tom ve Mary Paskalya için birkaç yumurta boyadı.
- Tom and Mary coloured some eggs for Easter.
Onun Kolorado'da büyük bir çiftliği var.
- He has a large farm in Colorado.
Gökkuşağı yedi renklidir.
- The rainbow has seven colors.
Resim bunun aksine renkli.
- The picture is colorful in contrast with this one.
Onun yerine bana söyleyebilir misin, neden ekrandaki gezegenler oldukları şekilde renklendirilmiştir?
- Can you tell me instead, why the planets on the screen are coloured the way they are?
she drank the mud-coloured coffee.
Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.
- I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen.
Yumurta boyamak eğlenceli.
- Coloring eggs is fun.
Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.
- He has finally shown his true colors.
Sami çok geçmeden gerçek yüzünü gösterdi.
- Sami soon showed his true colors.
Benimle aynı ten rengin var.
- You have the same skin color as me.
Onları memnun etmek için adını değiştirdin, ama bu ırkçılar ten rengini değiştirmeni de isteyecekler. Yapabilir misin bunu?
- You have changed your name to please them, but these racists are gonna also ask you to change the color of your skin. Can you do that?
Sami çok geçmeden gerçek yüzünü gösterdi.
- Sami soon showed his true colors.
Onun yüzünde neredeyse hiç renk yoktu.
- There was almost no color in his face.
İnsanlar ten rengine göre yargılanıyor.
- People are judged by their skin colour.
We could color the walls red.
That interpretation certainly colors my perception of the book.
Most languages have names for the colors black, white, red, and green.
My kindergartener loves to color.
He referred to the white flag as one drained of all color.
Color television and movies were considered a great improvement over black and white.
Humans and birds can perceive color.
That interpretation certainly colours my perception of the book.
We could colour the walls red.
He was awarded colours for his football.
Colour me confused.
The loss of their colours destroyed the regiment's morale.
This film is broadcast in colour.
Humans and birds can perceive colour.
Her face coloured as she realised her mistake.