O bir yarda kumaş satın aldı.
- She bought a yard of cloth.
Makasla kesmek yerine kumaşı niçin yırtıyorsun?
- Why did you tear the cloth instead of cutting it with scissors?
Bu mağaza erkek giyimi sunmaktadır.
- This shop carries men's clothing.
Buraya yakın bir giyim mağazası var mı?
- Is there a clothing store near here?
Niçin bu bezle ayakkabıları parlatmıyorsun?
- Why don't you polish the shoes with this cloth?
Nemli bir bezle pencereyi temizle.
- Clean the window with a damp cloth.
Ben genellikle yerel bir mağazada giysi satın alırım.
- I usually buy clothing at a local store.
Bu giysiyi ben kendim yaptım.
- I made this clothing myself.
Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- Kate spread the cloth over the table.
Onlar masaya örtü örttüler.
- They covered the table with a cloth.
Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
Tom elbiselerini yerine koydu.
- Tom put away his clothes.
Yazın pamuklu giysileri giymeyi severim.
- I like cotton clothing in the summer.
O sadece ikinci el giysiler alır.
- She only buys second-hand clothing.
Tom elbiselerini berbat edecek.
- Tom will ruin his clothing.
Ben elbiselerimi berbat edeceğim.
- I'll ruin my clothing.
Çocuklar yiyecek ve giyecek için ebeveynlerine bağlı.
- Children depend on their parents for food and clothing.
O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- She provided the traveler with food and clothing.
Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
- Both wore dark clothing.
Bugün elbette sıcak! Yanlış türde kıyafet giydim.
- Today sure is hot! I wore the wrong kind of clothing.
O, elbisesini mahvediyor.
- She's destroying her clothing.
Kötü hava yoktur, kötü elbise vardır.
- There's no bad weather, there's bad clothing.
... I have to buy them clothing. I have to send them to school. There are school fees, ...
... growing food, making clothing, providing shelter. What’s not in doubt is that the Industrial ...