Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Yakında bir yangın patlak verdi.
- A fire broke out nearby.
Fırtına yüzünden yakındaki bir ahıra sığındık.
- We took refuge from the storm in a nearby barn.
Yakındaki parkta oynamaları söylendi.
- They were told to play in the nearby park.