O, peçeteyi çenesinin altına sıkıştırdı.
- He tucked the napkin under his chin.
Onun çenesine vurdum.
- I hit him on the chin.
Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum.
- I don't like talking in front of people.
Tom'un bu gece Mary ile konuşmayı canı istemiyor.
- Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl who's talking with Tom is Mary.
Jim ile konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Jim is Mary.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
Arkadaşlarımızla konuşarak akşamı geçirdik.
- We passed the evening away talking with our friends.
Çinceyi iyi konuşmak zordur.
- It is difficult to speak Chinese well.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
I'm already able to write Chinese characters.
- I am already able to write Chinese characters.
I'm learning Chinese.
- I am learning Chinese.