Ben sadece işlerin değişmek zorunda olmamasını diliyorum.
- I just wish things didn't have to change.
Her şey değişmek üzere.
- Everything's about to change.
Onu değiştirmek istiyorum.
- I want to change that.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to change.
Herhangi bir değişiklik var mı?
- Have there been any changes?
Programımızda bir değişiklik yapamayız.
- We cannot make a change in our schedule.
Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
- The young adapt to change easily.
Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.
- Change alone is eternal, perpetual, immortal.
Para üstünüzü unuttunuz.
- You have forgotten your change.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Tom cebinden demir para çıkardı ve onu adama verdi.
- Tom took some change out of his pocket and gave it to the man.
Tom rapor üzerinde birkaç kelime değiştirdi ve onu yeniden gönderdi.
- Tom changed a few words on the report and resubmitted it.
Tom üzerini değişmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to change.
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Şimdi herhangi bir değişiklik yapmak için çok geç olabilir.
- It may be too late to make any changes now.
Değişiklik yapmak zor olacak.
- Making changes will be difficult.
İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
- Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
Değişimi kim istiyor?
- Who does want change?
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Fiyatlar önceden haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Prices are subject to change without notice.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
Üzgünüm, daha küçük bozuk param yok.
- I'm sorry, I don't have smaller change.
Yanında bozuk para var mı?
- Do you have small change with you?
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Bu kasaba son on yıl içerisinde çok fazla değişmedi.
- This town hasn't changed much in the last ten years.
Ben taslakda bazı değişiklikler yapmak istiyorum.
- I'd like to make some changes in the draft.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Nerede para değiştirmek için bir yer bulabilirim?
- Where can I find a place to change money?
Para değiştirmek istiyorum.
- I would like to change money.
Ondan para üstünü istediğimde, onu bana verdi.
- When I asked him for change, he gave it to me.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Keşke eve gitmek ve başka bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something else.
Keşke eve gitmek ve daha uygun bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something more appropriate.
Biraz para bozdurmak istiyorum.
- I'd like to change some money.
Tom üzerini değişmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to change.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Bana paranın üstünü yanlış verdin.
- You gave me the wrong change.
Para üstünüzü unuttunuz.
- You have forgotten your change.
Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı dünyanın bütün yüzü değişmiş olurdu.
- If Cleopatra's nose had been shorter, the whole face of the world would have been changed.
Tom öyle o kadar değişmiş ki hatta onu tanıyamadım.
- Tom had changed so much that I didn't even recognize him.
Değişen koşullara hızla uyum sağla.
- Quick to adapt to changing circumstances.
ABD Tarım Bakanlığı çiftçilerin ve çiftlik sahiplerinin işletmelerini değişen iklime uyarlamalarına yardımcı olmak için yedi yeni bölgesel iklim merkezi kurdu.
- The US Department of Agriculture established seven new “regional climate hubs” to help farmers and ranchers adapt their operations to a changing climate.
Belgeler değiştirilmiş gibi görünüyor.
- The documents appear to have been changed.
Benim e-posta adresim aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
- My e-mail address has been changed as follows.
Sonbaharda yapraklar renk değiştirir ve düşer.
- In autumn, leaves change color and fall.
Yapraklar renk değiştirmeye başladı.
- The leaves have begun to change color.
Keşke Tom'la yer değiştirebilsem ama değiştiremiyorum.
- I wish I could change places with Tom, but I can't.
Emirleriniz değiştirildi.
- Your orders have been changed.
Onun hepsi değiştirildi.
- It's all been changed.
Tom fikrini değiştirmedi ve muhtemelen asla değiştirmeyecek.
- Tom hasn't changed his mind and probably never will.
Tom fikrini değiştirmedi.
- Tom hasn't changed his mind.
Herhangi bir şey değişti mi?
- Has anything changed?
Karısı olmasaydı , o işini değiştirmezdi.
- If it had not been for his wife, he would not have changed his job.
Tom değişime uğramış bir insan.
- Tom is a changed man.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
O ölmeden bir hafta önce vasiyetini değiştirdi,bütün servetini köpeği Pookie'e bıraktı.
- A week before she died she changed her will and left her entire fortune to her dog Pookie.
After a brisk walk, I washed up and changed my shirt.
The clowns changed into their costumes before the circus started.
I had to change the wording of the ad so it would fit.
A customer who pays with a 10-pound note for a £9 item receives one pound in change.
Can I get change for this $100 bill please?.
The train journey from Bristol to Nottingham includes a change at Birmingham.
The product is undergoing a change in order to improve it.
I would give any thing to change a word or two with this person.
Stock prices are constantly changing.
The food got a lot worse after the restaurant changed hands.
He quit Friday, but on Monday he had a change of heart and decided to come back, anyway.
But of course she's coming near her change of life, for she's years older than he is.
The defense moved for a change of venue, as the media coverage had made selecting an impartial jury from the small town impossible.
How can I change your mind about quitting?.
So don’t necessarily assume that something has changed if I appear to have changed my mind, sometimes my mind is all that’s changed.
I think they'll change their tune as soon as they try it the other way.
The suspect changed his tune when he learned the police had the evidence.
We'd lose money on most of our jobs if it wasn't for change orders.
I thought that we were going to study the project some more, but then he came back from the weekend and changed up, making it a top priority.
He changed up on Wilson after three fastballs and struck him out.
Her change-of-life mood swings are off-putting.
change-of-venue motion.
This RFQ is a real change-up.
The pitcher had a devastating change-up.
I had a change of heart about not going to Europe for my holiday and finally decided to go.
... so on, aren't keeping up with the rate of change that we've ...
... change distribution and marketing. ...