O, yaşayan türlerin en güçlüsü değil, en zekisi değil fakat değişmek için en duyarlı olanıdır.
- It is not the strongest of the species that survive, not the most intelligent, but the one most responsive to change.
Değişmek için asla çok geç değildir.
- It's never too late to change.
Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
- The young adapt to change easily.
1796 yılında, Amerikan siyasetinde bir değişim gördüm.
- The year 1796 saw a change in American politics.
Havada ani bir değişiklik vardı.
- There was a sudden change in the weather.
İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- Man's skin is very sensitive to temperature changes.
Herkes o kadar değişmişti ki, birini diğerinden neredeyse ayıramıyordum.
- Everybody had changed so much that I could hardly tell one from another.
O, o kadar değişmiş ki onu tanıyamadım.
- She had changed so much that I couldn't recognize her.
Değişen koşullara hızla uyum sağla.
- Quick to adapt to changing circumstances.
ABD Tarım Bakanlığı çiftçilerin ve çiftlik sahiplerinin işletmelerini değişen iklime uyarlamalarına yardımcı olmak için yedi yeni bölgesel iklim merkezi kurdu.
- The US Department of Agriculture established seven new “regional climate hubs” to help farmers and ranchers adapt their operations to a changing climate.
Belgeler değiştirilmiş gibi görünüyor.
- The documents appear to have been changed.
Benim e-posta adresim aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
- My e-mail address has been changed as follows.
Ben tarihi yarın geceye değiştirmek istiyorum.
- I'd like to change the date to tomorrow night.
Tren geç vardığı için onlar programını değiştirmek zorunda kaldılar.
- They had to change their schedule because the train arrived late.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
- Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
- I usually toss my loose change into my desk drawer.
Yanında bozuk para var mı?
- Do you have small change with you?
Biraz para bozdurmak istiyorum.
- I'd like to change some money.
Tom cebinden demir para çıkardı ve onu adama verdi.
- Tom took some change out of his pocket and gave it to the man.
Toplantı için zamanın değiştirildiğini düşünüyordum.
- I thought the time for the meeting had been changed.
E -posta adresim değiştirildi.
- My e-mail address has been changed.
Tom üzerini değişmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to change.
Tom konu üzerinde uzun süre düşündükten sonra fikrini değiştirdi.
- Tom changed his mind after thinking over the matter for a long time.
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Değişiklik yapmak zorundasın.
- You have to make changes.
Şimdi herhangi bir değişiklik yapmak için çok geç olabilir.
- It may be too late to make any changes now.
Değişimi kim istiyor?
- Who does want change?
Bebeğin bez değişimine ihtiyacı var.
- The baby needs a diaper change.
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Fiyatlar önceden haber vermeden değiştirilebilir.
- The prices are subject to change without notice.
Bana paranın üstünü yanlış verdin.
- You gave me the wrong change.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
- I usually toss my loose change into my desk drawer.
Üzgünüm, daha küçük bozuk param yok.
- I'm sorry, I don't have smaller change.
On bin yeni dolara çevirmek istiyorum.
- I want to change ten thousand yen to dollars.
Tom fikrini değiştirmedi ve muhtemelen asla değiştirmeyecek.
- Tom hasn't changed his mind and probably never will.
Tom fikrini değiştirmedi.
- Tom hasn't changed his mind.
Karısı olmasaydı , o işini değiştirmezdi.
- If it had not been for his wife, he would not have changed his job.
O gerçekten son zamandan beri çok değişti.
- He's really changed a lot since last time.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
Bu kasaba son on yıl içerisinde çok fazla değişmedi.
- This town hasn't changed much in the last ten years.
Asla değişmezsin, değil mi?
- You never change, do you?
Tom değişime uğramış bir insan.
- Tom is a changed man.
Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
- But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
- Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
Kanal değiştirildiği için o sinirlendi.
- Because the channel was changed he got angry.
Toplantı için zamanın değiştirildiğini düşünüyordum.
- I thought the time for the meeting had been changed.
Tom'un favori şarkıcısı sürekli değişiyor.
- Tom's favorite singer is always changing.
Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
- Patterns of married life are changing a lot.
Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.
- She's considering changing her life.
Tom işini değiştirmeyi düşündü.
- Tom considered changing his job.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
Kendini sıcaklığın ani değişimlerine göre ayarlamak zordur.
- It is difficult to adapt oneself to sudden changes of temperature.
Ülkedeki değişimler kaçınılmazdır.
- Changes in the country are inevitable.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- Man's skin is very sensitive to temperature changes.
Para değiştirmek istiyorum.
- I would like to change money.
Nerede para değiştirmek için bir yer bulabilirim?
- Where can I find a place to change money?
Para üstünüzü unuttunuz.
- You have forgotten your change.
Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
- Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
Keşke eve gitmek ve başka bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something else.
Keşke eve gitmek ve daha uygun bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something more appropriate.
Tom üzerini değişmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to change.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Tom'un hikayesi değişmeye devam ediyor.
- Tom's story keeps changing.
Benim değişmeye niyetim yok.
- I have no intention of changing.
After a brisk walk, I washed up and changed my shirt.
The clowns changed into their costumes before the circus started.
I had to change the wording of the ad so it would fit.
A customer who pays with a 10-pound note for a £9 item receives one pound in change.
Can I get change for this $100 bill please?.
The train journey from Bristol to Nottingham includes a change at Birmingham.
The product is undergoing a change in order to improve it.
I would give any thing to change a word or two with this person.