She got up to answer the phone.
- O, telefona cevap vermek için kalktı.
Tom didn't want to answer the question.
- Tom soruya cevap vermek istemedi.
The president was nice enough to respond to my letter.
- Başkan benim mektubuma cevap vermek için yeterince kibardı.
I'd like to respond to that.
- Ona cevap vermek istiyorum.
Being too nervous to reply, he stared at the floor.
- O, cevap vermek için çok fazla sinirli olduğu için yere baktı.
If you don't want to reply, you don't have to.
- İstemiyorsan cevap vermek zorunda değilsin.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
I answer for her honesty.
- Onun dürüstlüğü için cevap veriyorum.
Tom has a lot to answer for.
- Tom cevap vermek için çok şeye sahip.
I can't reply your message immediately, for I can't type fast.
- Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.
I'm sorry that I didn't reply sooner.
- Daha kısa sürede cevap vermediğim için üzgünüm.
My prayer was answered.
- Benim duama cevap verildi.
Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
- Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
Larry Ewing doesn't answer me.
- Larry Ewing bana cevap vermiyor.
The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.