Kesinlikle,kart oynamayı severim.
- Certainly, I like playing cards.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.
- The third star belonged to a certain king.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
- Ted was certain of winning the game.
Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.
- After a certain point, everything became a little more difficult.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.
- The prices of certain foods vary from week to week.
Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly looks confident.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Tom kesinlikle takımındaki herhangi biri kadar çok çalışıyor.
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
Tom kesinlikle bugün geleceğini herhangi birinin bilmesine izin vermedi.
- Tom certainly didn't let anyone know that he was arriving today.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
- It's our job to make certain Tom doesn't do that.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.
- Certainly, my knowledge of French is limited.
Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.
- I will certainly need a car.
Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to be certain that it's OK.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to be certain that it's OK.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
- It's our job to make certain Tom doesn't do that.
Hiç hata yapmadığımızdan emin olmak için iki kez kontrol ettim.
- I checked twice to make certain we hadn't made any mistakes.
Elbette o ondan bağımsızdır.
- Certainly he is independent of him.
Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.
- Certainly, my knowledge of French is limited.
Tom yeni bilgisayarın ne kadara mal olacağını kesin olarak bilmiyordu.
- Tom didn't know for certain how much the new computer would cost.
Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
- No one knew for certain how the accident happened.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
I was certain of my decision.
Tom certainly should've kept his promise.
- Tom certainly should have kept his promise.
I certainly didn't plan doing on that.
- I certainly didn't plan to do that.
Would you like it with ice? Certainly, and with lemon please.
he verily thought he had young live frogs in his belly, qui vivebant ex alimento suo, that lived by his nourishment, and was so certainly persuaded of it, that for many years following he could not be rectified in his conceit.
You may certainly join us for dinner.
For certain.
... But I think there are some certain key things ...
... Certain metals are $0.20 a pound. ...