O, ona karışık sinyaller verdi.
- She gave him mixed signals.
Film karışık eleştiriler aldı.
- The film received mixed reviews.
Sovyetler Birliği ve Batılı Müttefikler arasındaki ilişkiler karmaşıktı.
- Relations between the Soviet Union and the western Allies were mixed.
Karman çorman alıyorum.
- I'm getting all mixed up.
Bu buzdolabının entegre buz ve su dağıtıcısı vardır.
- This refrigerator has an integrated ice and water dispenser.
Ben onların entegre devrelerini programlamıyorum.
- I do not program their integrated circuits.