cause unease, cause anxiety; shame, confuse

listen to the pronunciation of cause unease, cause anxiety; shame, confuse
Englisch - Türkisch

Definition von cause unease, cause anxiety; shame, confuse im Englisch Türkisch wörterbuch

embarrass
utandırmak

Tom Mary'yi utandırmak istemiyordu. - Tom didn't want to embarrass Mary.

Arkadaşlarının önünde seni utandırmak istemedim. - I didn't want to embarrass you in front of your friends.

embarrass
mahcup etmek
embarrass
(Askeri) SIKMAK, UTANDIRMAK, ŞAŞIRTMAK
embarrass
eli darda olmak
embarrass
façasını almak
embarrass
morartmak
embarrass
rahatsız etmek

Seni rahatsız etmek istemiyorum. - I don't want to embarrass you.

embarrass
sıkmak
embarrass
şaşırtmak
embarrass
sık

Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı. - The shy boy was utterly embarrassed in her presence.

O, can sıkıcı bir soru. - It's an embarrassing question.

embarrass
{f} engellemek
embarrass
{f} bozmak
embarrass
{f} bozum etmek
embarrass
sıkılma

Sıkılman için bir neden yok. Telaffuzun genel olarak doğru. - There's no reason to feel embarrassed. Your pronunciation is generally correct.

embarrass
paraca sıkıntı vermek
embarrass
sıkıntı vermek suretiyle
embarrass
mahcubiyet

O, onun mahcubiyetini fark etti. - He noticed her embarrassment.

Englisch - Englisch
{f} embarrass