cause or instance of sorrow or pain; that which afflicts or distresses; trial

listen to the pronunciation of cause or instance of sorrow or pain; that which afflicts or distresses; trial
Englisch - Türkisch

Definition von cause or instance of sorrow or pain; that which afflicts or distresses; trial im Englisch Türkisch wörterbuch

grief
keder

Karısı öldüğünde o derin bir keder içindeydi. - He was in deep grief at the death of his wife.

O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu. - She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.

grief
ıstırap
grief
tasa
grief
büyük üzüntü
grief
teessür
grief
acı

Acılar ha demeyle dinmez. - You cannot put time limits on grief.

Herkes acıyla farklı şekilde baş eder. - Everybody deals with grief differently.

grief
{i} üzüntü

Umarım ülkeyi terk etmeye çalışırken bu olay size bir üzüntüye neden olmaz. - I hope that incident won't cause you any grief when you try to leave the country.

Çocuğu öldükten sonra, o üzüntüden neredeyse çıldırdı. - She went nearly mad with grief after the child died.

grief
come to grief felakete uğramak
grief
elem
grief
(isim) acı, üzüntü, dert, gam, keder
grief
felâket

O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu. - She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.

grief
bela
grief
{i} gam
grief
belâsını bulmak
grief
meyus
grief
bedbaht
Englisch - Englisch
grief

Surely, he hath borne our griefs, and carried our sorrows. -Isaiah 53:4.

cause or instance of sorrow or pain; that which afflicts or distresses; trial

    Silbentrennung

    cause or in·stance of sor·row or pain; that which afflicts or distresses; tri·al

    Aussprache

Favoriten