Karısı öldüğünde o derin bir keder içindeydi.
- He was in deep grief at the death of his wife.
Zaman en güçlü kederi yumuşatır.
- Time tames the strongest grief.
Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.
- Everybody deals with grief differently.
Acılar ha demeyle dinmez.
- You cannot put time limits on grief.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
- Friendship redoubles joy and cuts grief in half.
Umarım ülkeyi terk etmeye çalışırken bu olay size bir üzüntüye neden olmaz.
- I hope that incident won't cause you any grief when you try to leave the country.
O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.