Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.
- Small children like to be carried.
Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
Ama onsuz devam ettik.
- But we carried on without him.
Tom'un bavulunu onun için taşımak zorunda kaldım.
- I had to carry Tom's suitcase for him.
Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
- A samurai in the Edo era carried two swords.
Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
- What is learned in the cradle is carried to the tomb.