carried, brought, supported, paid

listen to the pronunciation of carried, brought, supported, paid
Englisch - Türkisch

Definition von carried, brought, supported, paid im Englisch Türkisch wörterbuch

born
doğmak

Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu. - The man was ashamed of being born poor.

Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir. - Be born, get married, and die; always bring money.

born
{s} doğum

Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar. - People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.

Onlar Tayland doğumlular. - They were born in Thailand.

born
{s} doğuştan: a born preacher doğuştan vaiz
born
doğma

Ebeveynlerim ben doğmadan önce evlendiler. - My parents have been married since before I was born.

Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık. - We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.

born
gözlerini açmak
born
kökenden
born
doğmuş

Savaşın bittiği yıl doğmuşum. - The year the war ended, I was born.

O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi. - She wished she had been born twenty years earlier.

born
dünyaya gelmek
born
doğuştan

Tom doğuştan sanatçı. - Tom is a born artist.

Tom doğuştan kör değildi. - Tom was not born blind.

Englisch - Englisch
{a} born