carried, brought, supported, paid

listen to the pronunciation of carried, brought, supported, paid
Englisch - Türkisch

Definition von carried, brought, supported, paid im Englisch Türkisch wörterbuch

born
doğmak

Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu. - The man was ashamed of being born poor.

Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir. - Be born, get married, and die; always bring money.

born
{s} doğum

Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu. - My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.

Onlar Tayland doğumlular. - They were born in Thailand.

born
{s} doğuştan: a born preacher doğuştan vaiz
born
doğma

Babam, ben doğmadan önce öldü. - My dad died before I was born.

Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım. - I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.

born
gözlerini açmak
born
kökenden
born
doğmuş

Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim. - I would rather have been born in Japan.

O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor. - He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.

born
dünyaya gelmek
born
doğuştan

Kent doğuştan liderdir. - Kent is a born leader.

Tom doğuştan kör değildi. - Tom was not born blind.

Englisch - Englisch
{a} born
carried, brought, supported, paid
Favoriten