Biz yeterince ihtiyatlı değildik.
- We weren't cautious enough.
Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious.
Tom tedbirli bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi.
- Tom cautiously pushed the door open and entered the room.
Çok tedbirli olduğumu düşünüyor musun?
- Do you think I'm being too cautious?
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
- Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
Yeni bir şey denemeyecek kadar sakıngan.
- He is too cautious to try anything new.