Alofi, Niue'nin başkentidir ve nüfusu yaklaşık 580 kişidir.
- Alofi is the capital of Niue, and its population is about 580 people.
İzlanda'da yaklaşık 320.000 kişi kişi yaşar. İzlanda'nın başkenti Reykyavik'dir.
- About 320,000 people live in Iceland. The capital of Iceland is Reykjavik.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Kilo almak, kişisel gelişimin en kolay metodudur.
- Weight increase is the easiest method for personal development.
Tam olmanı hayal ettiğim insan tipisin.
- You're just the kind of person I imagined you'd be.
Ken öfkesini kolayca kaybeden insan tipi değildir.
- Ken is not the type of person who loses his temper easily.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Arabada bir kişilik yer vardı.
- There was room for one person in the car.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- Donald Trump is a famous business person.
Duygulu bir kimseyim, bilirsin.
- I am a sensitive person, you know.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Ben dürüst bir insanım.
- I am an honest person.
O iyi bir insan değil.
- He is not a good person.
Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
Bizzat git ve onunla görüş.
- Go and see him in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.