capable of producing great physical force

listen to the pronunciation of capable of producing great physical force
Englisch - Türkisch

Definition von capable of producing great physical force im Englisch Türkisch wörterbuch

strong
güçlü

Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir. - Taro has a strong sense of responsibility.

Türkiye, Yunanistan'dan daha güçlüydü. - Turkey was stronger than Greece.

strong
{s} sert

Rüzgar hâlâ sert esiyor. - The wind still blows strongly.

Bu kahve gerçekten sert. - This coffee is really strong.

strong
kesin (görüş)
strong
muazzam
strong
mukavemetli

Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir. - Cardboard is stronger than paper.

strong
yaman
strong
{s} ağır

Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü? - Is this ladder strong enough to bear my weight?

Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm. - I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.

strong
(içki/sigara/vb.) sert
strong
şiddetli

Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu. - The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.

Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim. - Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.

strong
ağır kokulu
strong
metin
strong
sağlam

Bu ipin yeterince sağlam olduğunu düşünüyor musun? - Do you think this rope is strong enough?

Karton, kağıttan daha sağlamdır. - Cardboard is stronger than paper.

strong
{s} istikrarlı

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur. - He speaks English with a strong German accent.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti. - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

strong
(zarf) güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
strong
{s} keskin
strong
{s} istekli

O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. - He was honest, strong, and willing to make decisions.

strong
{s} alkollü
strong
temeli sağlam
strong
{s} şiddetli (rüzgâr/darbe)
strong
{s} iradeli

O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir. - She seems timid, but she's actually a strong-willed person.

Tom güçlü iradelidir. - Tom is strong-willed.

Englisch - Englisch
strong

Jake was tall and strong.

capable of producing great physical force

    Silbentrennung

    ca·pa·ble of pro·du·cing great phys·i·cal force

    Türkische aussprache

    keypıbıl ıv prıdusîng greyt fîzîkıl fôrs

    Aussprache

    /ˈkāpəbəl əv prəˈdo͞osəɴɢ ˈgrāt ˈfəzəkəl ˈfôrs/ /ˈkeɪpəbəl əv prəˈduːsɪŋ ˈɡreɪt ˈfɪzɪkəl ˈfɔːrs/
Favoriten