O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Teneke kutuyu açacak bir şeyim yok.
- I have nothing to open the can with.
Tom teneke kutuların birini aldı, onu açtı ve bir yudum aldı.
- Tom picked up one of the cans, opened it, and took a sip.
Tom'a yardım edebilmek için her şeyi yapıyorum.
- I'm doing everything I can to help Tom.
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.
- Bring as many boxes as you can carry.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
Bazen bir konserve açacağı olarak makas kullanırım.
- I sometimes use scissors as a can opener.
Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
Televizyonu kapatabilirmiyim?
- Can I turn off the TV?
Ben kapıyı açamıyorum. Anahtarın var mı?
- I can't open the door. Do you have the key?
Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
- I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
Porto Rikolular ABD vatandaşıdırlar ama federal seçimlerde oy kullanamazlar.
- Puerto Ricans are U.S. citizens but cannot vote in federal elections.
Ken'i kovamıyorum. O iyi bir işçi.
- I cannot fire Ken. He's a good worker.
Burçlar kuşağının on iki burcu şunlardır: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.
- The twelve signs of the Zodiac are: Aries, Taurus, Gemini, Cancer, Leo, Virgo, Libra, Scorpio, Sagittarius, Capricorn, Aquarius and Pisces.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Sana ödeme yapabilmemin başka bir yolu var mı?
- Is there any other way I can pay you?
Kefalete gücü yetmediği için Tom hapishanede mahsur kaldı.
- Tom is stuck in jail because he can't afford bail.
Eğer kefalet ödeyemezsen hapishanede kalmak zorunda kalacaksın.
- If you can't make bail, you'll have to stay in jail.
Çöp tenekesini incelediğini gördüğüm çocuk dört gündür bir şey yemediği söyledi.
- The boy I saw searching through the garbage can said that he had not eaten anything for four days.
Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
Benzin bidonlarımızdan biri kayıp.
- One of our gas cans is missing.
Tom benzin bidonunu aldı ve arabasının arkasına doğru yürümeye başladı.
- Tom picked up the can of gasoline and started walking back to his car.
Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
Toptan konserve ürünler alırım.
- I buy canned goods in bulk.
Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
Çöp tenekesini incelediğini gördüğüm çocuk dört gündür bir şey yemediği söyledi.
- The boy I saw searching through the garbage can said that he had not eaten anything for four days.
Bazen bir konserve açacağı olarak makas kullanırım.
- I sometimes use scissors as a can opener.
Konserve açacağının nerede olduğunu biliyor musun?
- Do you know where the can opener is?
New York'ta kış çok soğuk olabilir.
- Winter in New York can be very cold.
Çatısız duvarlar olabilir ama duvarlar olmadan çatı olmaz.
- There can be walls without a roof, but no roof without walls.
Armutlar bu fabrikada konservelenir.
- Pears are canned in this factory.
Can I use your pen?.
He canned the whole project because he thought it would fail.
The boss canned him for speaking out.
Can you remember your fifth birthday?.
They spent August canning fruit and vegetables.
Can your gob.
I can do without your moaning all the time. I've got enough problems as it is!.
Can it, you two! I'm trying to work.
Douglas Oelschlager was the can man, bringing up extinguishers.
He hits a can of corn to left.
Calling her the greatest person who ever lived would definitely open a can of worms.
If I give her a promotion which she doesn't deserve, it will open up a whole can of worms with the other employees.
Can you tell us how you will motivate your students to learn?.
O Christmas Tree! O Christmas Tree! Much pleasure thou can'st give me.
I can't quite get it to work.
You can't enter the hall without a ticket.
I can't help crying whenever I see Romeo and Juliet.
I can't wait for that party on Friday.
They can't've seen us yet or they would have come over to say hello.
It is important to approach each day with a smile on your face and a can-do attitude.
See.
The fish factory cans the sardines and mackerel.
Canst thou show me the way?.
You can run but you can't hide.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
The spirit of the demon reawakens.
- Şeytanın ruhu yeniden canlanıyor.
He was my dear friend.
- O benim can dostumdu.
Hello, my dear, I made two pictures in photoshop and I want your opinion on them.
- Merhaba, canım, fotoşopta iki resim yaptım ve onlar hakkında fikrini istiyorum.
He gave up his life for his country.
- Ülkesi için canından vazgeçti.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
I'd like to eat cheesecake to my heart's content at The Cheesecake Factory.
- Cheesecake Factory'de canımın istediği kadar peynirli kek yemek istiyorum.
Dad. Yes, darling. I think that Mom... I think that Mom is having an affair.
- Baba. Evet canım. Sanırım annem ... Sanırım annemin bir ilişkisi var.
Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
- Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.
- Bir yapının inşa edilebilmesinden önce mimarın zihninde yüzlerce kez canlandırılması gerekir.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Tom didn't expect Mary to be so friendly.
- Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
Tom was boring, but Mary wasn't.
- Tom can sıkıcıydı, ancak Mary değildi.
My parents keep arguing about stupid things. It's so annoying!
- Ailem aptal şeyler hakkında tartışmayı sürdürüyor. Bu çok can sıkıcı!
You are really annoying.
- Gerçekten can sıkıcısın.
Something embarrassing happened last week.
- Geçen hafta can sıkıcı bir şey oldu.
It was really embarrassing.
- O gerçekten can sıkıcıydı.
They are weary of their tedious work.
- Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.
It's annoying when people make out at work.
- İnsanlar iş yerlerinde cinsel ilişkide bulunduğunda, bu can sıkıcıdır.
You are really annoying.
- Gerçekten can sıkıcısın.
He has an irksome personality.
- Onun can sıkıcı bir kişiliği var.
That type of person is dull.
- O tip bir kişi can sıkıcıdır.
Your friend is tiresome.
- Arkadaşın can sıkıcı.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
I knew it would be painful.
- Bunun can sıkıcı olacağını biliyordum.
It's painful to be rejected.
- Reddedilmek can sıkıcı.
... And you can explore the knowledge cards. ...
... But the most important thing probably we can do for you is ...