Mucizevi bir şekilde, Leyla'nın yaraları hayatı tehdit edici değildi.
- Miraculously, Layla's wounds weren't life-threatening.
Tom'un hayatta kalması mucizevi kabul edildi.
- Tom's survival was considered miraculous.
Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
Mucize eseri olarak hayatta kaldı.
- He miraculously survived.