İhracat işletmeleri için yeni düzenlemeler olmalı.
- There need to be new regulations for export businesses.
İşletmelerin çalışanlarına adil bir ücret ödemeleri gerekir.
- Businesses should pay a fair wage to their employees.
Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır.
- In North America, business operates on the customer is always right principle.
Havaalanında yüzlerce taksi vardı,hepsi iş için çığırtkanlık yapıyorlardı.
- There were hundreds of taxis at the airport, all touting for business.
Ticaret amacıyla Boston'dayım.
- I'm in Boston on business.
Tom ticarette uzmanlaştı.
- Tom majored in business.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Küçük yaştan itibaren aile şirketini devralmak için yetiştirildi.
- He was groomed from a young age to take over the family business.
Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.
- He took charge of the family business after his father died.
Sapparo'yu işle ilgili birkaç kez ziyaret ettim.
- I have visited Sapporo several times on business.
Gelecek hafta işle ilgili Tokyo'da olacağım.
- I'll be in Tokyo on business next week.
Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
İşi daha sonra konuşacağız.
- We'll talk business later.
Onlar iş konuşuyorlardı.
- They were talking business.
İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know a thing about running a business.
kendi işini sürekli fedakarlık olarak tanımlayan biri, sadece diğer bir çok şeyi ihmal ederek sürdürülebilir.
- Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
Bu onun sorunu. Benim işim değil.
- It's his problem. It's none of my business.
İş faaliyetlerimizi güçlendirmemiz için bunu yeniden organize etmeliyiz.
- We need to reorganize it in order to strengthen our business activities.
Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- Proper clothes count for much in business.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
- Tom is scrupulous in matters of business.
Biz o firma ile iş yaparız.
- We do business with that company.
Firmayla iş ilişkilerimiz yok.
- We have no business relations with the firm.
We do business all over the world.
That's none of your business.
I studied business at Harvard.
This UFO stuff is a mighty strange business.
If that concludes the announcements, we'll move on to new business.
This proposal will satisfy both business and labor.
As the cart went by, its horse lifted its tail and did its business.
These new phones are the business!.
Let's get down to business.
I'm going to Las Vegas on business.
They did nearly a million dollars of business over the long weekend.
I shall take my business elsewhere.
... It also means we're helping them and small businesses to export all around the world ...
... families and small businesses. That's how we cut a trillion dollars of spending that ...