Ben sadece müşterilerimin birinden güzel bir çiçek demeti aldım.
- I just got a beautiful bunch of flowers from one of my clients.
Tom silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.
- Tom hid the gun under a bunch of oily rags in his garage.
Tom Uluslararası Kadınlar Günü için Mary'ye bir demet gül getirdi, ama o bunu yersiz buldu.
- Tom brought a bunch of roses for Mary for International Women's Day, but she found it inappropriate.
Üzümler salkımla yetişir.
- Grapes grow in bunches.
Tom bir salkım üzüm aldı ve onları yedim.
- Tom bought a bunch of grapes and I ate them.
Bir grup insan bana orada yemek yemememi söyledi.
- A bunch of people told me not to eat there.
Bir grup insan dışarıda bekleyip duruyordu.
- A bunch of people were standing outside waiting.
Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
- Used car salesmen are a disreputable bunch.
a bunch of trouble.
A bunch of them went down to the field.
When we had examined this last find, Lord Godalming and Quincey Morris taking accurate notes of the various addresses of the houses in the East and the South, took with them the keys in a great bunch, and set out to destroy the boxes in these places.
... bunch of stuff, and the magnitude of the tax cuts that you're talking about, Governor, ...
... trounced a bunch of existing businesses. ...